Bu yazıyı yazmak David Mamet'in The Spanish Prisoner (1997) filmini izledikten sonra aklıma geldi. Ya da o film beni tetikledi demeliyim. Çünkü ucundan kıyısından bazen düşündüğüm bir konuydu birazdan bahsedeceklerim. Örneğin Tek Kullanımlık Filmler adlı yazım da bu konuyla alakası olan bir yazıydı. Yalancı çoban. Kimdir yalancı çoban ve bunun sinema ile alakası ne? Eğer yalancı çobanın kim olduğunu, ama daha da önemlisi bunun sinema ile alakasının ne olduğunu şimdi değil de size birçok şey anlatıp sonra da hiç beklemediğiniz bir anda, hiç beklemediğiniz bir yerden söylersem işte o zaman size yalancı çobanlık yapmış olurum. Çünkü yalancı çoban filmler (bu durum edebiyat ve tiyatroda da kullanılabiliyor aslında), neredeyse bütün güçlerini içlerinde yer alan oyundan, sürprizden, şaşırtıcı noktadan alıyor. Dolayısıyla, ne kadar çok yalancı çoban filmi izlersek bu filmlere karşı ister istemez o kadar aşılanıyoruz ve artık karşımızdaki kişinin, yani filmin, bir yalancı çoban olabileceğ...