Bir Film Doğru Bilgi Vermek Zorunda Mıdır?

Birçok yazımda olduğu gibi buna da aslında bu konunun zaman zaman aklıma geldiğini, bunu şu an metne döktüğümü söyleyerek başlayacağım. Başladım. Filmlerin ister istemez sahip olduğu bir boyut onların eğitici ve öğretici işleve sahip olması, bilgi aracı olması. Bir filme böyle bakılmaması gerekir ama bunun bilincinde olan bir insan dahi bir filmin bu etkisi altına girebilir.

Bir filmdeki bir dövüş sahnesini düşünelim. Kahramanımız öyle bir hamleyle rakibini alt eder ki bundan etkileniriz ve bu bizim aklımıza kazınır. Sonra biz kendimiz gerçekte bir dövüş sahnesinin içinde yer aldığımızda o filmi taklit edip o filmdeki sonucun zıttı bir sonuçla karşılaşabiliriz.

Ya da bir yaralıya, tıbbi yardıma muhtaç birine yardım edilen bir sahneyi içeren bir filmi düşünelim. O sahne de aklımıza kazınır ve oradaki ilk yardım bilgisi eğer net bir ilk yardım bilgisine sahip değilsek doğru sayacağımız, filmdeki gibi sonuç alacağımızı düşüneceğimiz ve gerçekte uygulayacağımız bir bilgiye dönüşür.

Veya iki karakterin sohbet ettiğini düşünelim. A karakteri B karakterine C ülkesinin başkenti neresidir diye sorsun ya da daha da tehlikeli bir örnek verelim; Ç zehrine hangi madde panzehir etkisi gösterir diye sorsun ve diğer karakter geçerliliği olmayan, yanlış bir yanıt versin. Ama ilerleyen sahnelerde bu yanlış yanıtın yol açtığı sorun gösterilmesin; yani film yanlış verdiği bilginin yanlış olduğunu belirtmesin. Bu durumda gerçek hayatta Ç zehri ile karşılaştığında buna karşı panzehir kullanmak isteyen bir kişi sırf o film yüzünden yararsız bir işin içine girebilir mi ve girerse bunda suçlu olan o film midir?

Filmlerin gerçek olmadığını, gerçeğin farklı bir biçimini bize sunduklarını biliyoruz. Hepimiz. Peki ama onların gerçek olmaması, onların içindekileri gerçek varsayma halimizi engelliyor mu? Hayır. Bir filmde gördüğümüz bir şeyi doğru varsayıp pek çok kere tekrarlamışızdır. Filmler genellikle izleyicilerini kötü yollara saptırmıyor ya da izleyicilerine yanlış bilgi vermiyor. Peki ama filmlerin kesin doğruları ve gerçek bilgileri aktarmak gibi bir görevi var mı? Kesinlikle yok. Bu nedenle bir filmin içinde yer alan eğitici öğretici yanları ve bilgileri değil, doğrudan o konu ile ilgili eğitici öğretici kitapları, uzman anlatımlarını ve ansiklopedileri doğrunun adresi olarak varsaymayı bırakmamamız gerekir.

Peki yukarıda bahsettiğim durum ne kadar mümkün? Filmler görsel hafızaya hitap ettikleri ve kurgunun, oyunculuğun, gerçekmiş gibi yaratılan ortamın da gücüyle akılda ister istemez kaldıkları için bazen onları gerçek hayata uyarlamaya kalktığımızda çeşitli sorunlar, hatta tehlikeli sorunlar yaşayabiliriz. Bu yazıyı yazmak filmler bazen insan hayatında tehlike yaratabilir mi acaba diye düşünmeme neden olabilecek çeşitli anların birikimi ile bir eyleme dönüştü benim için. İzlediğimiz eser belgesel türünde ise belki onda gördüğümüz her şeyi doğru varsayabiliriz (ki bu da tehlikeli olabilir; çünkü gelişen bilimle beraber doğrular da değişebiliyor). Kurgusal bir eserin içine konuk olduğumuzda bunu bir öykünün içinde bulunmak ve ahlaki ya da felsefi noktalara veya oradaki heyecana, bilinmezliğe odaklanmak olarak değerlendirebiliriz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Oyunu (1993)

Aaahh Belinda (1986)

Talihli Amele (1980)

Il était une fois... la vie (1987-1988) Bir Zamanlar... Yaşam

İlk Yarım Saatine Sabredebilirseniz Çok İyi Bir Film İzleyeceksiniz