Eğlence Müziği ile Beraber Sunulan Kavga Sahneleri Üzerine

Sinemanın en çok düştüğü, seviyesinin yerlerde süründüğü zaman ne zamandır? Ben bu hissi eğlence müziği ile beraber izleyicilere sunulan kavga sahnelerini içeren filmlerde o sahnelere maruz kalırken ve bu tip sahneleri içeren ne kadar çok film olduğunu düşünürken yaşıyorum. Son derece mantıksız, akıl ve gerçek dışı bir şekilde sunulan eğlenceli kavga sahneleri beni adeta çileden çıkartıyor; bir gerçeği bilen, bundan emin olan ve bunu mantıklı bir şekilde açıklamış birinin anlattığı bu gerçeğin kimsenin umurunda olmaması ve bunun sonucunda o kişinin yaşadığı hayal kırıklığı gibi.

Daha önce Filmlerde Şiddetin Sıradanlaşması Üzerine diye bir yazı da yazmıştım. Orada bu sıradanlaşmanın komedi ile sunulması kısmına değinmemiştim. Bu yazımda hem şiddeti sıradanlaştıran hem de bunu bir komedi, eğlence ögesi hâline getiren eserlerden dem vuracağım. Bu yazıyı yazmak Convoy (1978) filmini izlerken artık düşüncelerimi açıklamaktan kendimi alıkoyamama dürtüsüne kapılmamla gerçekleştirdiğim bir eyleme dönüştü. Yazım bu film özelinde değil, genel durum özelinde. Yine bir filmde bir kavga sahnesinin komedi ile, eğlence müziği ile beraber sunulduğunu gördüm bahsettiğim eserde. Genellikle şiddetin ve kavganın komedi ile, eğlence müziği ile birlikte sunulması durumuna Amerikan sinemasında rastlıyorum. Diğer ülkelerin eserlerinde de buna bazen rastlamak mümkün. Amerikan eserlerinde bunun daha çok yaşanması belki onların kültürüyle alakalıdır; bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey varsa bu da bu durumun son derece utanç verici, akıl ve mantık dışı olduğudur.

Birbirlerine sadece vururmuş gibi yaptıkları çok belli olan, bol ses efekti ve bolca kesme içeren, iki ya da daha fazla kişinin yer aldığı dövüş sahnelerine birçok filmde sizler de denk gelmişsinizdir. Eskiden bu konu üzerine düşünmezdim ama son zamanlarda filmlerde şiddetin sıradanlaştırılarak ya da komedi unsuru olarak kullanılması beni oldukça rahatsız etmeye başladı. Şiddeti normalleştiren, şiddeti bir parti veriliyormuş da oradaki herkes zevkle buna katılmalıymış, siz de bir yumruk atmalı ve sizin de başınızda bir sandalye kırılmalıymış gibi sunan filmlerden tiksinmeye başladım. İnsan aklıyla dalga geçen, gerçeği ucuz ve artık son derece klişe bir şekilde çarptırarak sunan, gerçeğin gerçekliğini yok eden ve kavga ile şiddetin sadece bir komedi unsuru yaratmak için kullanıldığı bu eserlere artık tahammül edemiyorum.

Bazen kavga sahnelerinde hareketli bir müzik çalar. Müzik ile kavga, şiddet, dövüş birbirine uyum sağlar. Kavga eden kişiler gerçekten kavga ediyor gibi değildirler. Sanki çalan müziği duyuyor gibidirler. Müziğin çalması ile beraber sahneye çıkan dansçı kızlardır onlar adeta. Büyük bir eğlenceyle birbirlerine vururlar, birbirlerine ellerine geçeni fırlatırlar. Ne hikmetse böyle sahnelerde neredeyse hiç kan görmeyiz, kimsenin bir yeri kırılmaz, kimsenin bir yeri acımaz, düşen kalkar yine vurur, kim kime vurur artık belli değildir, bu kavga adeta bir ter atma idmanı olmuştur oradaki insanlar için. Ben bu saçmalığın mantıksızlığına katlanmamaya karar verdim. Böyle eserlerle karşılaştığımda artık onların yüzüne bile bakmayıp bu şiddet, dövüş, kavga sıradanlaştırıcılarına, tüm bunları olağan ve önemsiz, sonucunda kimseye bir şey olmayan olaylarmış gibi sunanlara, bu sahneleri bir panayıra, bir eğlenceye, bir kültür ürününe dönüştürenlere, bütün bunlara olur verenlere daha fazla vakit ayırmayacağım.

Kavga, dövüş, şiddet ne eğlencedir ne de sıradan, kabul edilebilir, olağan bir şeydir. Hele hele komedi ve keyif hiç değildir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Oyunu (1993)

Aaahh Belinda (1986)

Talihli Amele (1980)

Il était une fois... la vie (1987-1988) Bir Zamanlar... Yaşam

İlk Yarım Saatine Sabredebilirseniz Çok İyi Bir Film İzleyeceksiniz