Bir Filmi, Bir Eseri Daraltmak

Sosyal medyanın hayatımıza fazlasıyla girmeye başlamasının ardından bazı benzeri paylaşımlarla sık sık karşılaşılır olmaya başlandı. Bu paylaşımlar seçilen fotoğraftan yazılı kısma kadar büyük oranda birbirinin aynı içeriklere sahip olmalarıyla belli bir kalite seviyesini yakalayamamaya neden oluyor bana göre.

Sosyal medyanın varlığından önce de böylesi bir durum belki mevcuttu ama sıkıştırılmış bir yapıya sahip olan ve yüzlerce paylaşımla bir anda karşı karşıya kalınabilecek bir ortam olan sosyal medyada bu durum kendisini çok daha çabuk hissettiriyor. Eskiden, bir sokağın duvarına yazılan bir söz, bir derginin kapağına konulan bir fotoğraf, kısıtlı ulaşım olanakları dolayısıyla çok daha az bir şekilde sıkça karşılaşılabilir oluyordu.

Sürekli benzeri paylaşımları görmek ve sürekli bir eserin belli bir noktasına odaklanan bu paylaşımlarla karşılaşmak artık insanda o eseri tekrar görme isteğini bir süreliğine azaltabildiği gibi sanki o eser sadece o bahsedilen kısmıyla varmış, o eser ondan ibaretmiş gibi bir durum da ortaya çıkarıyor. Tabii ki bazı eserler bazı sahneleriyle, bazı etkileyici benzetmeleriyle ya da bazı cümleleriyle sanatlarının doruğuna ulaşabilir ama o eserde o noktaya gelene kadar geçilen yol, o noktadan sonra yaşananlar da çok büyük bir önem taşıyor.

Her hafta, belli başlı beş on yazar ya da şairi kapaklarına taşıyarak sürekli bu kişileri ön plana çıkaran, onları illüstre eden, onların eserlerinden bazı sözleri paylaşarak bir popülarite yaratan dergiler; ya da bir filmden, bir diziden bir sözü alıp sıkça bunu paylaşan, o eserden genellikle sadece bazı sözler aracılığıyla bahseden paylaşım, daha doğrusu popülerleşme anlayışı bana göre bir filmi, bir eseri daraltıyor. Bu daralma o eserin tek başına, bu paylaşımlardan önce var olan değerini değiştirmiyor ama popülerleşme ortamıyla değerinin düşmesine, sıradanlaşmasına yol açıyor.

Bloğumdaki paylaşımlarımı filmlerdeki beni etkileyen, değerli bulduğum bazı sahneleri bazen Twitter'a yüklediğim kısa videolarla zenginleştirmeye çalışıyorum. Bunu yaparken, yukarıda bahsettiğim durumlara düşüyor muyum acaba diye düşünmeden edemiyorum.

Bazen bir eseri daha görünür kılmak ve daha çok kişiye ulaştırmak adına bazı kalıplardan yararlanmak gerekiyor. Ancak bunu yaparken o eseri daraltmamaya, o eseri o kısımdan ibaret kılmamaya ve o eserden sadece o kısımla bahsetmeyerek eser üzerine daha derin düşünmeye çalışarak yapmak gerekiyor. Aksi halde, bahsettiğiniz eser az bilinen bir eser dahi olsa popülerleşme etkisinin yol açtığı tek tiplilikle ortamdaki değerini yitirebiliyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Oyunu (1993)

Aaahh Belinda (1986)

Talihli Amele (1980)

Il était une fois... la vie (1987-1988) Bir Zamanlar... Yaşam

İlk Yarım Saatine Sabredebilirseniz Çok İyi Bir Film İzleyeceksiniz