Bir Filmi Neden Sevmediğini Anlatmak, Bir Filmi Neden Sevdiğini Anlatmaktan Neden Daha Zor?

Sevmediğim bir film izlediğimde ya da bir filmi neden sevmediğimi anlatmaya kalktığımda (ki bunu pek yapmıyorum) karşılaştığım bir sorun, ''Bir Filmi Neden Sevmediğini Anlatmak, Bir Filmi Neden Sevdiğini Anlatmaktan Neden Daha Zor?'' sorunu. Bunun birçok nedeni olabilir. Bir filmi sevdiğimizde içimizde uyanan duygular, yaşadığımız coşku; bir şeyler öğrenmiş, bir şeyler keşfetmiş, değişmiş, gelişmiş, zenginleşmiş, iyi zaman geçirmiş olmanın verdiği olumlu duygular belki de kendimizi daha iyi ifade etmemizi sağlıyordur. Tersi durumda ise genellikle o filmi neden sevmediğimizi anlatmaya çalışmak yerine kötü bir deneyimden mümkün olduğunca uzaklaşmak, onu bir kenara bırakmak istiyor, bir dahakine daha iyi bir seçim yaparak daha iyi bir deneyim yaşamayı umuyor olabiliriz. Sevmediğimiz bir filmden sonra, eğer o filmi gerçekten hiç de sevmediysek bir öfke hatta bir nefret duyarak o filme amansızca saldırmak, onu yerden yere vurmak coşkusuna kapılıyor olabiliriz. Böyle bir durumda mantıktan ziyade hisler ön planda olur herhâlde ve bu da aklı başında ve tutarlı bir eleştiri yapmayı engelliyor olabilir. Şimdi burada yeniden diğer duruma, yani sevdiğimiz bir filme dair konuşmalarımıza dönecek olursak, o zaman bir filmi sevmenin verdiği duygularla konuştuğumuzda da kendimizi o duyguların coşkusuna kaptırmışken aslında söylediklerimizin derinliği azalıyor olabilir mi?

Bir filmi sevmek ya da sevmemek tamamen kişisel bir şey olduğu için ve genellikle olumlu şeylere bakmaya meylettiğimiz için bir film hakkındaki olumsuz duygularımızı ve düşüncelerimizi açıklamaya, bunlara odaklanmaya pek hevesli olmayabiliriz. Ama bunun üzerine gitmek de geliştirici olmaz mı? Örneğin, sevmediğimiz bir film üzerine düşünmek, neden sevmediğimizi bulmaya ve anlamaya çalışmak da geliştirici bir şey değil midir?

Olumlu şeyleri görmek, duymak, ifade etmek çok daha kolay ama olumsuz şeyleri ortaya çıkarıp bunları doğru düzgün bir şekilde bir araya getirilmiş düşünceler ve tümcelerle dile getirmek çok daha zor. Bir açıdan da filmleri, sanat eserlerini aslında öncelikle eleştirmek için izlemediğimizi, onlarla onları eleştirmek için zaman geçirmediğimizi düşünüyorum. Bir sanat yapıtı kişiye bir deneyim yaşatır, bir şeyler düşündürür, bir öykü anlatır, kendince bir anlatımı ve tarzı vardır, kendisini bir şekilde ifade eder. O yapıtla baş başa olmamız öncelikle bundandır. Bundan sonra onu eleştirebiliriz; onu eleştirelim diye izlemeyiz.

Sevmediğim bir filmle karşılaştığımda ona dair konuşmaktan kaçındığımı ya da ona dair konuştuğumda aslında o kadar da derin şeyler söylemediğimi, bu söylediklerimin son derece kişisel bir bakış açısı olduğunu ve benim söylediğimin o eserin varlığına dair herhangi bir etkisi olmadığını düşünüyorum zaman zaman. Bir filme dair olumsuz düşüncelerimi ve duygularımı yeterince iyi ifade edemiyor olmak benim yetersizliğimle zaten doğrudan alakalı olduğu gibi aynı zamanda başka nelerle ilgili olabilir?

İnsanların bir filmi neden sevmediklerini ifade ettikleri yorumlara, yazılara, paylaşımlara da zaman zaman denk geliyorum. Bunların bazıları ne yazık ki ''saçma sapan bir film'', ''çok sıkıcı'', ''sonu daha iyi olabilirdi'' gibi yüzeysel ve kişisel söylemlerden ibaret oluyor. Bir filmi, bir yapıtı eleştirmek, ona dair olumsuz şeyleri anlatmak gerçekten de önemli bir bilgi birikimi, derinlikli bir eleştirel yaklaşım, düşünsel bir faaliyet, bir düşünme biçimi, bir bakış açısı gerektiriyor. Şimdi diyebiliriz ki bir filmi neden sevdiğini anlatmak da bunları gerektirmiyor mu? Saydıklarımı içeren bir yaklaşımla da bir filmin neden sevildiği anlatılabilir tabii ki ve böylesi daha da güzel olur ama bir kişi bir filmde şunu şunu sevdim diyorsa buna nadiren karşı çıkarız. Onu neden sevdin ki, diye pek sorulmaz. Ama bir kişi bir filmde şunu şunu hiç sevmedim derse ona pekâlâ neden sevmedin, diye sorar birileri ya da yine bir sorgulamayla veya bir karşı çıkışla ben senin aksine sevdim çünkü şundan şundan dolayı, diyebilir.

Bir filmi neden sevdiğini anlatmak genellikle bir dönüş almayan, ya da katılma ve onaylama şeklinde dönüş alan, düşünce zenginliği ya da tartışma yaratmaktan uzak bir eylem oluyor (ama eğer gerçekten iyi bir filmi olumladıysanız ve birileri olumlamanızı referans alırsa onların iyi bir film izlemesine vesile olabilirsiniz; onların o filmi beğenip beğenmeyecekleri ise muammadır çünkü herkesin bakış açısı, zevkleri, düşünceleri farklı olabilir). Bir filmi neden sevmediğini anlatmaksa karşı çıkışlara, karşı eleştirilere daha açık oluyor. Bunun bir nedeni de, hatta önemli bir nedeni de, sizin sevmediğiniz o filmi birilerinin sevmiş olması ve sizin o filmi sevmemenize anlam verememeleri ya da sevmediğiniz noktalara dair açıklamalarınızı kendilerinin düşüncelerine uygun bulmamaları oluyor.

Bir filmi sevmenin ya da sevmemenin oluşturduğu ya da oluşturmadığı etkileşimlerden uzaklaşarak salt kendi sevme ya da sevmeme durumumuza geri döner ve tekrar sorarsak: Bir Filmi Neden Sevmediğini Anlatmak, Bir Filmi Neden Sevdiğini Anlatmaktan Neden Daha Zor? Sevmediğimiz bir yapıtla zaman geçirirken ona ilgimizi kaybediyor, onu gözümüzde düşürüyor, onu anlamaya ve yakından takip etmeye olan ilgimizi kaybediyor olabiliriz. Bu da onu derinlikli bir şekilde eleştirme, çok iyi anladığımız ama beğenmediğimiz bir eserden ziyade zaten iyi anlamadığımız ya da iyi anlamaya çaba göstermediğimiz bir eseri eleştirmek anlamına gelir ki bu durumda da zaten o esere dair olumsuz düşüncelerimizi pek iyi dile getiremeyebiliriz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Oyunu (1993)

Aaahh Belinda (1986)

Il était une fois... la vie (1987-1988) Bir Zamanlar... Yaşam

Talihli Amele (1980)

İlk Yarım Saatine Sabredebilirseniz Çok İyi Bir Film İzleyeceksiniz