Kekemeliğin ve Erkek Eşcinselliğinin Komedi Unsuru Olarak Kullanılması

Kekemelik ve erkek eşcinselliği; hem sinemada hem de tiyatroda, hem eski eserlerde hem de bazen yeni eserlerde ne yazık ki klişenin klişesi bir yaklaşımla, ucuz komedi ögesi birer tip olarak kullanılabiliyor. Bundan son derece rahatsız oluyorum. Çünkü kekemelik ve erkek eşcinselliği üzerinden ucuz ve basit bir komedi yaratmaya çalışmak, izlenen eseri geliştirmekten ziyade kısıtlayan, eserin değerini düşüren bir yaklaşım bana göre. Hem yerli eserlerde hem de yabancı eserlerde bu kekeme ve eşcinsel erkek tiplemeleri zaman zaman izleyicilerin karşısına çıkabiliyor. Hatta bazen kaynak eserde kekemelik ya da erkek eşcinselliği içermeyen karakterler bile bu hâle büründürülerek ucuz komedi malzemesi yapılmaya çalışılabiliyor.

Bir kişinin kekeme olması onun suçu değildir. Bir kişi kendi keyfi için, kendi isteği için kekeme olmuyor. Bir insanın fiziksel bir sorunu üzerinden onu sırf komedi yaratmak için bir esere katmak, eserdeki bütün varlığını kekemeleyerek konuştuğu anlarda komedi yaratsın diye kullanmak son derece ucuz bir yaklaşım. İzlediğiniz sinema ve tiyatro eserlerini, televizyonlardaki sözde komedi tiyatrosu programlarını şöyle bir gözden geçirin lütfen. Karakterlerinden biri kekeme olan eserlerin kaçında bu karakter yüzeysel bir tipleme ve ucuz komedi ögesi olarak vardı; kaçında o kişinin kekemeliği gerçekçi dram şeklinde, onunla dalga geçilmeden işleniyordu? Ne yazık ki bu oran muhtemelen hepimiz için korkunç oranda bir dengesizlikle karşımıza çıkar. Bir eserde bir insanın kekemeliği üzerinden komedi yaratılmaya çalışılıyorsa o eser muhtemelen çok kötü, ucuz, değersiz bir eserdir. İnsanlık utancıdır. Sanattan ve düşünceden, insanı anlamaktan ve insanca olmaktan uzaktır. Bu konuda istisnai olarak bulunabilecek eserler ancak yazılmalarının veya çekilmelerinin üzerinden çok zaman geçmiş eserler olabilir. Klasikleşmiş bazı eserleri ve bu eserlerdeki bazı kekeme tiplemelerini belki mazur görebiliriz. Bunun dışında, bir eserde sırf ucuz bir komedi yaratmak için kekeme tiplemesi bulundurmak kabul edilemez bir durum.

Hem yerli hem yabancı eserlerde sıkça rastlanan bir diğer klişe ve ucuzluk da erkek eşcinsel karakter tiplemesi. Sadece eşcinsel olarak değil, erkek eşcinsel olarak vurgulamak istedim çünkü kadın eşcinselliği erkek eşcinselliğine oranla eserlerde daha az yer alıyor; yer aldığında ise erkek eşcinselliğinde olduğu gibi komedi ögesi olarak kullanılma durumu daha az yaşanıyor, benim görebildiğim kadarıyla. Bir erkeğin eşcinsel olmasına dair bir şeyler söylemek isteyebilir senarist, yazar, yönetmen. Bunda sorun görmüyorum. Ama erkek eşcinselliğini salt ucuz bir komedi yaratmak için kullanmak bana son derece basit ve yararsız görünüyor. Öyle ki eğer eser sahibi erkek eşcinselliğine bir şeyler söylemek amacını taşıyorsa bile bunu o karakterleri kadın gibi konuşan ve hâl ve hareketleriyle izleyiciyi güldürsünler diye var olan kişiler olarak esere eklediğinde bu durum onun amacına ters bir etki yaratıyor. Çünkü erkek eşcinselliği ile dalga geçmek bir şey söylemek değildir. Bunu klişe karakterlerle ekrana ya da sahneye taşımak hiçbir yeni şey söylememek demektir. Bir şeyle ucuz ve basit bir şekilde dalga geçerek ona dair bir şeyler söylemeye çalışmak aslında hiçbir şey yapmamaktır. Hâlbuki kişinin gerçekten de erkek eşcinsellerle ilgili olarak söylemek istediği bir şeyler, dikkat çekmek istediği noktalar varsa o karakterleri tek boyutlu ve alışılageldik şeyleri alışılageldik şekilde sergilemeye devam eden basit ögeler olarak değil; daha derinlikli şekilde işleyerek, onları zihinlerde yer ettikleri temel klişelerden ayırıp izleyicinin karşısına çıkararak bunu çok daha başarılı bir biçimde yapabilir.

Klişenin klişesi bir yaklaşımla kekeme ya da erkek eşcinsel karakter içeren, onlar üzerinden komedi mededi uman eserlere denk gelmemek; basitlikten ve ucuzluktan sıyrılmış, kaliteli ve derinlikli eserlerle, karakterlerini gerçekten işleyen eserlerle bolca karşılaşmak dileğiyle.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Oyunu (1993)

Aaahh Belinda (1986)

Talihli Amele (1980)

Il était une fois... la vie (1987-1988) Bir Zamanlar... Yaşam

İlk Yarım Saatine Sabredebilirseniz Çok İyi Bir Film İzleyeceksiniz