Kötü Adamın Kötülük Seviyesi

Yazmaya değer ve ifade etmeye istek duyduran bir konu hakkındaki düşüncelerimi kaleme almaya karar vermenin mutluluğu ve heyecanı ile yazıyorum bu ilk cümleyi. Son zamanlarda sıkça takıldığım bir nokta olduğu ve artık hakkında bir şeyler yazmalıyım diye düşündüğüm bir konu olduğu için, bir de güzel bir film izlemiş olmanın -The Fugitive Kind (1960)- huzuru ile klavyenin başına geçtim. Düşüncelerini yazıya dökmek ve fikrini anlatmaya çalışmak, heyecan duyduğun soyut şeyleri somut hale getirmek demek oluyor ve bu da insana heves veren, onu iyi hissettiren bir şey.

Filmlerde ve tiyatro oyunlarında kötü adamın (kötü kadın da var tabii ama daha klasikleşmiş bir ifade olduğu için bunu kullanmak istedim) kötülük seviyesi özellikle dikkat etmeye başladığım bir nokta oldu son zamanlarda. Bir filmin, bir oyunun içinde kendini hissederek o esere konuk olmak bir yana, ortaya konulan eserin aslında bir matematik olduğunu düşünerek irdelemek bir yana. Evet, yaşattıkları güzel duyguları bir kenara bırakarak bir esere bakabilirsek aslında karşımızda matematiksel bir şey var. Bir eser genellikle bir çatışma üzerine kurulur. Çeşitli karakterler vardır. Olaylar gelişir. Olayların içinde bu karakterler bir şeyler yapar. Bunların neler olduğu, bunların sırası, bunların taşıdıkları anlamlar aslında hep bir matematik ile kurulur. Bir eserdeki kötü adamın ne kadar kötü olduğu da bu matematiğin bir parçasıdır.

Tek boyutlu karakter denen ve çok iyi ya da çok kötü bir karakter olan kişiler eserlerin derinliğini azaltıyor diye düşünülür genellikle. Ben de öyle düşünüyorum. Her ne kadar kimi iyi ve tek boyutlu karakterleri kalpten sevsem ve kimi kötü ve tek boyutlu karakterlerden nefret etsem de. Bir eserin var olmasını sağlayan çatışmaya neden olan nokta kaç ayağa ve kaç etkene sahip diye de bakıyorum bazen. Bütün bir eserin var olmasına neden olan eğer sadece bir karakterin kötülüğü ise bu onu zayıflatır diye düşünürüm. Ya da bütün gücü için sadece bir karakterin kötülüğüne sırtını dayamışsa o eser, bu aslında onun zayıf bir yanıdır diye de bakabiliyorum. Çünkü o karakterin kötülüğünü o matematik denkleminden çıkarsanız ya da o kötü, yıkıma neden olan tuğlayı tüm tuğlaların arasından çekip çıkarsanız aslında karşınızdaki eser var olmayacak. Çünkü o eserin var olmasını sağlayan şey o karakterin kötülüğünün yol açtıkları. Her eser için durum böyledir demek istemiyorum ama deneyimlediğim birçok eserde durumun böyle olduğunu gördüm.

Kötü adamın kötülük seviyesinin ne olduğu bir yana, o kötü adamın ne kadar iyilik taşıdığı ya da iyilik taşıyıp taşımadığı da önemli bir nokta. Tek boyutlu dediğimiz karakterleri içeren eserlerde o kişi ya hep kötüdür ya da hep iyidir. Değişmez. Bu durum o eserin çatışmasını zayıflatıyor, tek bir dayanağa bağlıyor gibi olsa da aslında gerçekte de bu tip hep kötü ya da hep iyi kategorisine sokulabilecek örnekler de bulunabilir. Bu bakımdan her tek boyutlu kötüye ya da tek boyutlu iyiye sahip esere bu eser gerçeklikten uzaktır denemez.

Kötü adamın ne kadar kötü olduğu izleyici üzerinde nefret seviyesine varan bir kutuplaşmaya yol açabiliyor. Nefret uyandıran bir kötü ile karşı karşıya olduğumuzda hemen kendi köşemizi belirler ve diğer karakterin tarafına geçer, kötüye karşı tavır alırız. Bir eser bu yolu seçmeden izleyicisine hikâyesini anlatabildiğinde bu son derece kıymetlidir. Çünkü kötüden nefret ettirmek zaten kolay olan. Bir kötünün kötülük seviyesi arttıkça genellikle o eser gerçekçilikten uzaklaşarak nefretle ya da diğer tarafa sarılmakla rahatlamaya yol açıyor. Nefret bir rahatlama aracına dönüşebiliyor ölümüne veya yoğun kötülerle karşı karşıya olduğumuzda. Bu da izleyicinin düşünsel ya da eleştirel bir bakış geliştirmesinden ziyade onun kendisine taraf seçmesine ve pasifleşmesine, konumunu bulmuş olmanın rehavetine itilmesine neden olabilir.

Görsel: The Fugitive Kind (1960) filmindeki kötü adam.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Oyunu (1993)

Aaahh Belinda (1986)

Talihli Amele (1980)

Il était une fois... la vie (1987-1988) Bir Zamanlar... Yaşam

İlk Yarım Saatine Sabredebilirseniz Çok İyi Bir Film İzleyeceksiniz