Sanat Eseri Puanlamanın Anlamsızlığı

Özellikle dijitalleşme ile beraber daha da artmış bir durum olan sanat eseri puanlama eylemi, zaman zaman üzerine düşündüğüm ve rahatsız olduğum bir eylem. Buna rağmen izlediğim filmleri puanlıyorum (daha ziyade izlediklerimin bir arşivini oluşturmak için). Ama paylaşım yaparken bir filmi o filme şu kadar puan verdim diyerek paylaşmıyorum insanlarla. O filmin konusunu, temasını anlatmaya çalışıyorum. Ve paylaştığım filmleri iyi filmler olduklarını düşündüğüm için paylaşıyorum. Puanlama genellikle filmler için yapılıyor olsa da aslında daha geniş bir alana yayılmış durumda. Örneğin kitapların ya da tiyatro oyunlarının (doğrudan ''oyun'' yazmaktan, bilgisayar oyunu ile karıştırılır belki diyerek bu şekilde çekinmediğimiz zamanların olması dileğiyle) puanlandığı birçok ortam da var. Dolayısıyla yazımın başlığını film puanlamanın anlamsızlığı şeklinde değil, sanat eseri puanlamanın anlamsızlığı şeklinde koymak istedim.

Sanat eseri puanlamak bana neden anlamsız geliyor? Çünkü puanlama rasyonel bir eylemdir ve somutlaştırıcıdır; matematikseldir. Sanat eseri ise her zaman rasyonel olan bir şey değildir, her zaman somut değildir (bazen anlamlar ve mesajlar ve anlatımlar kişiden kişiye göre değişiklik gösterebilir, farklı kişilerde farklı düşünceler ortaya çıkarabilir çünkü) ve matematiksel değildir. Matematiksel olmayan bir şeyi matematikselleştirmeye çalışmak, hele ki bu şey eğer bir sanat eseri ise son derece anlamsızdır. Ayrıca puanlama hâlinin yol açtığı bir olumsuzluk daha var ki o da yarıştırma hâli. İki iyi eseri varsayalım. Bu ikisinin puanlandığını düşünelim. Binlerce kişinin puanlama yapması sonucunda o iki eserden biri diğerinden daha yüksek puan alacaktır. Dolayısıyla sanki daha yüksek puan alan eser diğerinden daha iyiymiş gibi bir anlam ortaya çıkacaktır. Bu durum biraz da anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı demek gibi bir şey olmuyor mu? İkisini de seviyoruz işte, ikisi de iyi ve güzel işte, neden bir üstün, bir birinci arayalım?

Sanat eseri puanlamanın anlamsızlığını daha somut şekilde ortaya çıkarmak için pek puanlama yapılmayan bir alana başvuralım: Tablolar ya da freskler ya da heykeller. Örneğin Mona Lisa tablosunun 10 üzerinden 9,3 puan aldığını, Yıldızlı Gece tablosunun ise yine 10 üzerinden 9,6 puan aldığını düşünelim. Bu durumda Yıldızlı Gece Mona Lisa'dan daha iyi veya daha üstün mü olur? Ya da şöyle soralım: Mona Lisa'yı ya da Yıldızlı Gece'yi çok beğendiğinizi veya hiç beğenmediğinizi o tabloya 10 puan veya 1 puan vermeniz ifade edebilir mi? Dil, anlatım, eleştiri, dışavurum, düşünceleri aktarmak bu kadar sığ şekilde kullanılması gereken araçlar mıdır? Ya da beğeninizi veya beğenmeyişinizi güzelce, eleştirel bir şekilde, aydınlatıcı ve pencere açıcı şekilde ifade etmek midir 10'a veya 1'e tıklamak? Bir eser, onu onunla özdeşleştirdiğimiz puanla mı var olur? Bir eser bu kadar sığ ve hakkında nihai bir sonuca varılıp artık geride bırakılmış bir şey midir? Ne yazık ki puanlama hâlinin bunlara neden olduğunu, bu tip sonuçların destekleyicisi olduğunu düşünüyorum.

Sanat eseri puanlama eylemi ön yargılara ve yanılgılara yol açabilme etkisine de sahip. Örneğin bir kitap çok az puan almış diye o kitabı okumaktan vazgeçebilirsiniz. Hâlbuki okusanız belki çok beğenecektiniz. Ya da bir film sırf çok yüksek puan almış diye o filmi izlemeye karar verip sonrasında ise kötü bir eser olduğunu düşündüğünüz için hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Ayrıca puanlama bir açıdan da tek tipleştirici bir eylem; ortalamanın beğenisine göre hareket etmeye zorlayıcı. Aa, bu film çok yüksek puan almış birçok kişiden, o zaman izleyeyim ya da aa, bu oyuna birçok kişi düşük puan vermiş, o zaman gitmeyeyim demenize neden olabilir ya da sizi ister istemez bu yöne itebilir. Bu durum sadece bireysel puanlamalarda biraz değişiklik gösterebilir. Görüşüne önem verdiğiniz birinin bir esere yüksek ya da düşük puan vermesi belki sizin için referans olabilir. Ama bu yine de aklını, zevkini, beğenini başkasına devretmek değil midir? Kişi kendi kararını kendisi verebilmeli, kendi eleştirisini kendi dile getirebilmeli, kendisini ifade edebilmeli değil midir? Ne eylemimizi puan belirlemeli ne de eylemimizin sonucu puan olmalı. Çünkü bu durum sanat eserinin insana kattıklarını, katabileceklerini; düşündürdüklerini, düşündürebileceklerini silip süpürüyor.

Puanlama bir açıdan da tembellik değil mi? Bir roman hakkında konuşmak, tartışmak, onun işlediği konuları irdelemek, savunduğu düşünceleri eleştirmek varken ona kaç puan verdiğinizin ne önemi vardır bunun yanında? Eserlerle olan ilişkilerimizin amacı onları kaçla puanladığımız sonucuna varmak mıdır? Bir eserin iyi olup olmamasını ona verdiğiniz puan mı belirler yoksa onun size kattıkları, düşündürdükleri, ufkunuza ekledikleri mi? Sanat eseri puanlama aynı zamanda son derece değersizleştirici ve eseri meta hâline dönüştürücü bir eylem.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Oyunu (1993)

Aaahh Belinda (1986)

Talihli Amele (1980)

Il était une fois... la vie (1987-1988) Bir Zamanlar... Yaşam

İlk Yarım Saatine Sabredebilirseniz Çok İyi Bir Film İzleyeceksiniz