Sinema Penceresindeki Kusursuz Çerçeveler

Son zamanlarda aklıma düşen bir konu Sinema Penceresindeki Kusursuz Çerçeveler. Tabii bu yazı tarihsiz bir yazı olur yayımlanırsa ve bu durumda bu giriş hiçbir anlam ifade etmeyebilir. Yine de devam edelim. Bir süredir üzerine düşünüyordum ki artık yazmaya karar verdim. Evet, yazımın konusu sinema filmlerinde oluşturulan, çoğu zaman mükemmelen oluşturulan çerçeveler. Bu yazı ne derin düşünceler içerecek ne de çığır açacak. Sadece birkaç kelam edecek yazan, kendince. O nedenle, tüm bunlar ilginizi hiç çekmediyse, vaktinizi alma hakkına hiç sahip değilim demektir.

Gidenleri de uğurladığımıza göre artık baş başa kaldık... Nasılsınız? Devam edeyim, değil mi? Sonuçta kişisel bir tanışıklık için burada değiliz hiçbirimiz. Yaşasın sanat, yaşasın düşünce! Hey hey hey.

Sinema bazen başka sanatlara benzemeye çalışan bir sanat. Örneğin edebiyata, örneğin resme, hatta bazen müziğe. Bunların hepsini bir arada ya da biraz biraz kullanabiliyor. Ama bu durumlar bazen çeşitli sorunlara yol açabiliyor. Tabii bunlar sorun olarak görülmeyebilir de. En azından bir pencere açıyor diyelim bazı kişilerin aklında. İşte bu pencerelerden biri de aslında sinemanın resme, bazen de fotoğrafa benzeme çabasının bir sonucu olan kusursuz çerçeveler oluşturma sorunu bence. Yineleyeyim ki bu bir sorun olarak görülmeyebilir de. Nedir bu kusursuz çerçeve dediğim? Bunun için resimden yola çıkalım. Resimde bir kompozisyon oluşturulur ve bunun içine her şey dikkatlice, dengeli şekilde, her şeyin o yerde bulunmasının bir anlamı olacak şekilde yerleştirilir. Çünkü tek bir çerçeveniz vardır. Fotoğrafta da böyle. Tek bir kareniz var ve bu nedenle o karenin içine, vermek istediğiniz anlama uygun nesneleri, şeyleri yerleştirmek zorundasınız. İşte sinema da bazen bunu yapıyor benim görebildiğim kadarıyla. Ama sinemanın yukarıdaki iki daldan farkı tek bir kare hakkına sahip olmaması. Dolayısıyla her bir karede yukarıda saydığım mükemmelen yerleştirilmiş şeyleri içermesi zorunlu değil diye düşünüyorum ya da bunu her seferinde büyük bir kusursuz çerçeve oluşturma takıntısıyla veya estetik bir çerçeve yaratma kaygısıyla yapmamalı.

Yeni bir paragrafa geçelim ki bir nefes alın. Her ne kadar bazen çok sevsem de ve benim takıntılarımı, mükemmellik beklentimi karşılasa da kusursuz çerçeveler oluşturma hali beni son zamanlarda düşündürmeye başladı. Çünkü bu kusursuz çerçeveler aslında bir yandan gerçek dışı. Durumu bir örnekle açıklayayım. Filmimiz İstanbul'da geçsin. İki kişi kavga ediyor olsun. Ya da daha sıcak bir örnek verelim. İki kişi öpüşüyor olsun. Olay deniz kıyısında bir yerlerde, Kız Kulesi yakınlarında geçsin. Biz izleyicilere bu olayı gösteren yönetmen, hatta bu nokta daha çok görüntü yönetmeni ile alakalı gibi, bu öpüşmeyi bize çok büyük bir ihtimalle kadrajda Kız Kulesi de mükemmelen yer alacak şekilde gösterir; kamera öyle bir yerde olur ki hem öpüşenler net olarak görülür hem de Kız Kulesi. Örneğin öpüşenler Kız Kulesi'nin görüntüsünü asla kapatmaz; hem onlar görünür hem de Kız Kulesi; ya da öpüşenler veya Kız Kulesi yarım yamalak da görünmez, ikisi de kadraja tam sığar ve dengeli dağılır.

İşte resimden ve fotoğraftan bahsetme sebebim buydu. Yukarıda anlattığım kusursuz çerçeve oluşturma işi bu dallar için çok daha uygun; çünkü onlar tek karede en çok şeyi anlatmaya çalışmak zorunda. Sinemada ise durum daha farklı. Bu nedenle kusursuz çerçeve oluşturma hali filmdeki gerçekliğe zarar veriyor, anlatımı ön plana çıkarmak yerine estetik kaygıları öne çıkarıyor, bir tablo oluşturma halini öne çıkarıyor; öpüşmeyi vurgularken aynı zamanda kusursuzca Kız Kulesi'ni de onun içinde tutuyor. Tabii ki olayın geçtiği şehri vurgulamak için Kız Kulesi görüntüsüne de yer verilebilir ama bahsettiğim daha farklı bir şey. Burada kasttettiğim; bize kameranın gösterdiği aslında bizim orada tanık olduğumuz şeyler. Yani sanki biz olayın geçtiği yerdeymişiz ve o olaya tanık oluyormuşuz gibi bir anlatım söz konusu sinemada. İzleyici bir tür dikizci aslında birçok sinema eserinde. Peki bunu gerçeğe dökersek ne olur? Biz gerçekte Kız Kulesi manzarasının olduğu bir yerde bulunuyorken orada öpüşen bir çifti gördüğümüzde bu hep mükemmel bir çerçeve ile mi karşımıza çıkar? Çerçeve mükemmel değilse, örneğin çiftin bulunduğu yer tam da Kız Kulesi görüntüsünün üzerine biniyorsa bulunduğumuz yeri değiştirip görüntüyü öyle mi izleriz veya olduğumuz yerde olmaya inat etmişsek çifte seslenip bir iki adım yana kaymalarını, böylece çerçevenin kusursuzlaşacağını mı söyleriz?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Oyunu (1993)

Aaahh Belinda (1986)

Talihli Amele (1980)

Il était une fois... la vie (1987-1988) Bir Zamanlar... Yaşam

İlk Yarım Saatine Sabredebilirseniz Çok İyi Bir Film İzleyeceksiniz