Jeneriklerden Önce ve Sonra ve Filmlerin İçinde Yer Alan Markalar Üzerine

Son zamanlarda aklıma takılan konulardan biri üzerine bir yazı yazmaya karar verdim. O da filmlerin başlamasından önce ya da bitmesinden sonra (film başında film jeneriğinin başlangıcından önce, filmin sonunda ise film jeneriğinin sona ermesinden sonra) ekranda beliriveren film yapım şirketi jenerikleri ve filmlerin başında, içinde ya da sonunda izleyicilere gösterilen marka adları ve logolar. Sinemanın ticari bir varlığa dönüşmesinin sonucu olan bu durum bir izleyici olarak beni rahatsız ediyor.

Öncelikle en karşı çıktığım noktadan bahsederek bu alanı geçmek, daha tartışmalı sayılabilecek diğer alan üzerinde durmak istiyorum. En karşı çıktığım nokta tabii ki bir filmi izlerken bana kasıtlı olarak bir markanın ürününün, o markanın adının ya da logosunun gösterilmesi, duydurulması. Bu durum izleyiciyi bir müşteriye dönüştürüyor ve buna karşıyım. Eğer bir sinema eseri bir sanat eseri ise, bir düşünsel faaliyet ise, insana faydası olan bir şeyse (ki bence bir sinema eseri böyle olmalı); onu izlerken reklama maruz kalmamalıyım. Filmin doğal akışı içerisinde örneğin şehirde dolaşan kameranın dükkânlarda gösterdiği ürünlerle ya da kullanılan arabaların markaları ile herhangi bir derdim yok. Sorun bu markaların kasıtlı olarak ve reklam amacıyla gösterilmesi ile başlıyor. Hele ki izleyici o eseri izlemek için para vermişse onu bir de bunun üzerine reklama maruz bırakmak izleyiciyi sağılacak inek olarak görmek ve onun üzerinden para kazanmak durumunu ayyuka çıkarmak, sanat ve düşünsel faaliyet yolundan tamamen sapmak, bir hikâye anlatmayı bırakıp bir reklam faaliyeti gerçekleştirmek anlamına geliyor. Kaldı ki izleyici o eseri izlemek için para vermemişse dahi onu reklama maruz bırakmayı doğru bulmuyorum. Nereden para kazanacaklar o zaman diye sorulabilir? Eser gösterime girdiğinde zaten para kazanılıyor ve bir eserin, eğer o gerçek bir eserse, sanat eseriyse, düşünsel değeri olan bir şeyse varlık amacı ya da öncelikli amaçlarından biri asla onun üzerinden para kazanmak olmamalı; eseriniz iyi ve değerli bir eserse bu size illaki gelir sağlar zaten.

Yukarıdaki paragraf birçok izleyicinin katılabileceği bir noktayı içeriyor bence. Ya da en azından bu paragraftan itibaren karşı çıkacaklarıma izleyicilerin karşı çıkma oranına oranla daha az karşı çıkılabilecek bir paragraf. Bu yazıyı yazmaya karar vermeme neden olan asıl noktaya geçmek istiyorum. Bu da filmlerin açılış jeneriklerinden önce ve kapanış jeneriklerinden sonra karşımıza çıkan ve salt eserin kendisiyle hiçbir alakası olmayan, bundan bağımsız ve ayrı olan film yapım şirketi yazıları, logoları ve o eserden önce veya eserin sonunda karşımıza çıkabilen çeşitli sponsor logoları. Ben bir izleyici olarak salt eserin kendisi ile baş başa olmak istiyorum. Bu durumu daha anlaşılır bir şekilde vurgulamak için edebiyata başvuralım: Okuyacağınız kitabın ilk sayfaları ve son sayfaları yayınevinin tanıtım ve reklam afişleri ile, o kitaba sponsor olmuş markalarla kaplı olsa bu hoşunuza gider mi? Açıkçası benim gitmez çünkü bu noktaların eserin kendisi ile bir alakası yok ve o eseri okumak için o kitabı almış kişiyi bunlara maruz bırakmaya hakkı yok yayınevinin (eserin kendisi olmayan kapak kısmında yayınevi logosunun bulunması ile bir derdim yok; tıpkı filmin yer aldığı kutunun ya da izleme sitesindeki sayfasında yapım şirketinin logosunun bulunmasına olmayacağı gibi; çünkü bu kısımlar eserin dışında yer alan noktalar). Böyle bir durumla karşılaştığımda o sayfaları yırtıp atma isteği duyarım; tıpkı filmlerden önce filme hiçbir katkısı olmayan ve izlenecek eserin salt kendisiyle bir alakası olmayan jenerikleri, logoları gördüğümde o kısımları kesip atmak isteği duymamda olduğu gibi. Evet, bu kısımları kesip atmak, sadece eserin kendisini karşımda görmek istiyorum. Film başlarken ya da bittiğinde karşıma bu jenerikler ya da sponsor gösterimleri çıktığında bu kısımları ileri sarıyorum bunlara maruz kalmamak için. Hemen hemen her filmde bu kısımlar en az yarım dakikalık bir zaman dilimine denk gelebiliyor. İzlediğiniz ve böyle giderse bu şekilde izlemeye devam etmek zorunda kalacağınız yüzlerce filmi düşünürseniz her bir eser için yarım dakika epey bir zaman edebilir; ama karşı çıkmama neden olan temel nokta zaman kaybı sorunu değil; izleyiciye eserin kendisi ile ilgili olmayan noktaların gösterilmesi. O filmin hangi film şirketi ile yapıldığı ya da o filme hangi markaların sponsor olduğu umurumda değil. Beni ilgilendiren eserin kendisi; ben o eseri izlemek için onun karşısına geçtim, filmle alakası olmayan logoları, markaları görmek için değil; lütfen beni onunla baş başa bırakın. Filmin tanıtım afişinde, tanıtımlık videosunda yapım şirketinin ya da sponsorların adına, logosuna yer verilebilir; çünkü afiş ya da tanıtım videosu eserin kendisi değildir ve beni ilgilendiren de o değil.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Oyunu (1993)

Aaahh Belinda (1986)

Talihli Amele (1980)

Il était une fois... la vie (1987-1988) Bir Zamanlar... Yaşam

İlk Yarım Saatine Sabredebilirseniz Çok İyi Bir Film İzleyeceksiniz