The Fountainhead (1949) Hayatın Kaynağı

Kadın yazar Ayn Rand'ın romanından uyarlanan The Fountainhead (1949) mimarlığı, mimari sanatını; idealizm, egoizm, konformizm ve sanat toplum ilişkisi gibi konuları tartışan mükemmel bir film. Filmin mükemmelliği tartıştığı konuların, düşündürdüklerinin, gösterdiklerinin değerinden geliyor; bunu sağlayansa uyarlandığı eser. Tabii ki romanı okuyarak filmi değerlendirmek daha yararlı olacaktır.

Mimar Howard Roark'un hikayesini anlatan eserde yenilikçi ve bağımsız fikirleriyle toplumu ve fikirsiz mimarları karşısına alan Roark'un verdiği mücadeleyi izliyoruz. The Fountainhead (1949) sanat, sanatçı ve toplumu ileri götüren değerler hakkında düşündüren çok iyi bir senaryoya sahip. Sürekli kötü bir şey olarak gösterilmeye çalışılan egoizmin aslında ilerlemeye ve daha yeni şeylere ne kadar büyük bir katkı sağladığını göstermesiyle, karakterlerinin bazılarının yaşadığı değişimle yapıldığı tarih baz alınacak olursa zamanının ilerisinde ve günümüzde değerini, güncelliğini hiçbir şekilde yitirmeden yaşayan bir film.

Eserin başkarakteri olan ve Gary Cooper'ın canlandırdığı Howard Roark idealleri, bireysel bir bakışa ve duruşa sahip olan, bayağılığa ve sadece insanların zevklerini doyurmak için yapılan her türden binaya karşı çıkan; bu nedenle iş almakta zorlanan, zamanının ilerisinde bir mimardır. Çizimlerinde, popülariteye uygunluk taşıması amacıyla ufak değişiklikler oluşturmak isteyen müşterilerinin tekliflerini reddeder ve işsiz kalmayı, mimar olarak çalışamayacaksa işçi olarak çalışmayı tercih eder.

Mermer çıkarma işinde çalışmaya başlayan Howard Roark burada, mermer üretim yerinin sahibi olan kişinin kızı Dominique ile karşılaşır. Dominique, kendi ayakları üzerinde ve bağımsız kalmak isteyen, popüler bir gazetede mimari köşesinde babasının nüfuzu sayesinde yazan bir kadındır. Birbirlerine aşık olurlar. Ancak bir projesi kabul edilen Roark oradan ayrılır ve bu işi gerçekleştirmeye koyulur.

The Banner gazetesi daha yüksek tiraj için yenilikçi ve bağımsız bir mimar olan Howard Roark'un yeni projesini karalama kampanyası başlatır. Dominique, gazetenin sahibi ve aşığı olan Wynand'tan bu kampanyaya son vermesini ister ancak Wynand hayatta en çok değer verdiği şey olan gazetesinin işleyişine karışılmasına izin vermez. Dominique The Banner'ın bayağılığından tiksinir ve bir duruşu olmayan bu gazeteden sonunda ayrılır.

Howard Roark kendisine çok az iş teklif edilse de kendi tarzını ve kendi düşüncelerini yansıtan bağımsız eserler vermeye devam eder. Kendisini takdir eden, ona değer ve bağımsız çalışma imkânı veren nadir kişilerle çalışır. Roark'un bağımsızlığından ve bireyselliğinden rahatsız olan konformist mimarlar onun, çizildiği gibi inşa edilmediği için bir tepki olarak dinamitle havaya uçurduğu bir binadan dolayı hapsedilmesini isterler. Bu davada Roark, kendi yarattığı o binayı neden yok etmek zorunda kaldığını anlatır. Savaşında başarılı olan Roark Dominique'i de kazanır. The Banner'ın sahibi Wynand'sa arkasında gurur duyabileceği sadece bir şey bırakır; o da Roark'un inşa etmesini istediği şehrin en yüksek binasıdır.

Filmin imdb profili: https://www.imdb.com/title/tt0041386/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gölge Oyunu (1993)

Aaahh Belinda (1986)

Talihli Amele (1980)

Il était une fois... la vie (1987-1988) Bir Zamanlar... Yaşam

İlk Yarım Saatine Sabredebilirseniz Çok İyi Bir Film İzleyeceksiniz